Mustafa Sönmez
30.01.2010, Cumartesi
Küresel kriz, kent hizmetlerini de olumsuz etkiliyor ve nüfusun yüzde 83’ünü kapsayan belediye hizmetlerinin kalitesi düşüyor. Ulaşım, su , kanalizasyon yatırımları aksadı, bazıları askıya alındı. Kentliye verilen hizmetlerin niceliği ve niteliği düştü. Bunda, AKP iktidarının izlediği neoliberal belediyeciliğin krizle birlikte iflasa doğru gitmesi etkili. Merkezde olduğu gibi, yerelde de kamu hizmetini, özelleştirme, ticarileştirme, taşeronlaştırma prensipleriyle yürütmekte ısrar eden AKP iktidarı, özellikle büyük kent belediyelerinde, yandaş müteahhitleri palazlandırıcı politikalarıyla da bütçe açıklarını tırmandırdı ve darboğaza girdi. Büyük belediyelerin açıkları hızla artıyor.
Belediyeler arasında en çok alarm vereni İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri. Maliye Bakanlığı’nın verileri, yerel yönetim harcamalarının üçte birini kullanan İstanbul’un açığının arttığını ve 2009’un 9 ayında 2 milyar TL’yi geçtiğini gösteriyor. Bu, 3 milyar TL’ye yaklaşan 81 ilin açığının yüzde 71’ine tekabül ediyor. Gökçek’in Ankara’sı ise ASKİ ve EGO’nunkilerle birlikte, 4 milyar TL’yi geçen Hazine borcu ile batak durumda. Bir diğer büyük borçlu, 1,5 milyar TL borcu ile İzmit Büyükşehir Belediyesi. Müstakbel bir borçlu da Gaziantep. GASKİ’nin Hazine borcu 3,5 milyar TL’ye yaklaşıyor. AKP’li belediyeden enkaz devralan CHP’li Antalya Belediyesi sıkıntıları aşmaya çalışırken İzmir, borçlanmadan, kendi kaynakları ile çarkını çevirmeye çalışıyor.
***
Hükümetle IMF’nin en önemli tartışma konularından birini sosyal güvenlik harcamaları, diğerini yerel yönetim harcamaları oluşturuyor. 2009 yılında Bütçeden sosyal güvenlik için aktarılan kaynak 30 milyar TL’yi geçerken “mahalli idareler” için yapılan aktarmalar 19 milyar TL’ye yaklaştı. 2009’daki yerel seçim, bu hovardalıkta etkili oldu . Ama şimdi genel bütçede kemer sıkan AKP iktidarı, yerel yönetimleri de kemer sıkmaya zorluyor. Onlar da bunu, belediye çalışanlarının sayısını azaltarak, hizmetleri taşeronlara aktararak (İstanbul’da itfaiye işçilerinin isyanına yol açtıkları gibi) , ücretleri aşağı bastırarak yapıyorlar. Ama bununla kalmıyor AKP’nin neoliberal belediyeleri ürettikleri mal ve hizmetlere zam üstüne zam yapıyorlar, kamu binalarını, arsaları da haraç mezat satışa çıkardılar. Örneğin, son 12 ayda su fiyatları yüzde 14, belediye otobüsü fiyatları yüzde 9 ile, yüzde 6,5’luk TÜFE’nin üstünde artırıldı. Bu arada emlak vergileri de sessiz sedasız artırılarak kentliye yeni bir yük getirildi.
***
Belediyelere, AKP iktidarı 2009’da “özelleştirme komutu” verdi ve en az 2,4 milyar TL’lik özelleştirme yapmalısın, dedi ama yeterli talep gelmediği için bu satışlar pek gerçekleştirilemedi.. Borç batağındaki İstanbul Başkanı Topbaş, yine sessiz ve derinden kamu arsalarını satışa sundu. Bunlardan biri, Taksim’deki Hyatt International Otel varlığı. Yaklaşık 15 bin metrekarelik arsa ve üzerindeki 360 odalı otel binası, 150 milyon lira muhammen bedel üzerinden kapalı teklif alma yöntemiyle satışta. Belediye bir süre önce işletme hakkı 2025 yılına kadar Fiba Grubu’nda olan Swissotel’in de arsa ve binasını satma kararı almıştı. Belediyenin satış listesinde Tarabya’daki Boğaziçi İmar Müdürlüğü ve eski Bayrampaşa Cezaevi de var.
***
Neoliberal belediyecilik, krizle birlikte tel tel dökülüyor. Kentlilerin, kentsel mal ve hizmetler üstünden yüz yüze kaldıkları istismara, haksız zamlara karşı seslerini yükseltmeleri, kentsel arsaların, varlıkların sessiz ve derinden satışına karşı uyanık ve duyarlı olmaları gerekiyor. Taşeronlaşma ile yandaş sermaye kayırmacılığına, belediye çalışanlarının sendikasızlaştırılıp esnek istihdamla köleleştirilmesine, yeni vergi yüklerine karşı mücadele, yerelde, kentlilerin katılımcı, doğrudan demokrasiyi hedefleyen kent örgütlenmeleriyle, kent meclisleriyle yükseltilmelidir.