Kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu, nihayet, ulusal gelirin bölgelere dağılımı konusunda 2001’den bu yana mahrum olduğumuz bilgileri açıkladı. 28 alt bölgenin, 2004-2006 döneminde ulusal gelire katkıları, dolayısıyla, kişi başına ulusal gelirleri de ortaya çıkmış oldu. Uzun süredir ve her fırsatta bu veriden bizi mahrum bıraktığı için TÜİK’i kıyasıya eleştiren biri olarak yeni açıklanan verilere göz attığımda en çarpıcı gerçek şuydu: AKP iktidarının en yüksek büyüme dönemleri olan 2004-2006 yıllarında Doğu ve G.Doğu’nun 21 ili gelişmenin nimetlerinden pay alamamışlar. 2000’li yıllarda da bölgesel uçurum büyümüş ve gelişme rüzgarı yine İstanbul’dan yana eserken, Doğu ve G.Doğu, büyümeden nasiplenememiş. AKP iktidarı, 21 ilin ve yüzde 16’ya yakın nüfusun yer aldığı Doğu’ya büyümenin rüzgarını taşıyamadığı için en gelişmiş metropol İstanbul ile en az gelişmiş G.Doğu ve Doğu illeri arasındaki uçurum daha da açılmış bulunuyor. Kürt nüfusunun ağırlıkla barındığı ve açlıkla, işsizliğin kol gezdiği bölgeye AKP hükümeti iş-aş götürmemiş, bu ortaya çıkıyor. Bu gerçek hissediliyordu ama TÜİK verileri bunu teyit etmiş oldu.
Resim 1
1980 sonrası uygulanan piyasacı, anti-kamucu neoliberal politikalar, sosyal devleti askıya aldıkça, özelleştirmeleri doludizgin uyguladıkça, tarımı, yıkıcı piyasanın insafına terk ettikçe zaten iyi durumda olmayan Batı-Doğu arasındaki eşitsizlik, daha da büyüdü. Doğu ve G.Doğu bölgelerinde 1984’ten bu yana yaşanan şiddet iklimi, yaranın üstüne tuz biber ekti. Köyler yakıldı,boşaltıldı, hayvancılık yapılamaz oldu ve kentler işsizlerle doldu. Nitekim, 1980’in hemen öncesinde, Türkiye ulusal gelirinden yüzde 8,2 pay alan bölgenin 21 ilinin bu payı, batının kullandığı enerji ağırlıklı GAP yatırımlarına rağmen, 2001’de yüzde 7.7’ye kadar düşmüştü. Son açıklanan verilerden anlıyoruz ki, AKP iktidarında, yüksek dış kaynak girişi ile ortalama yüzde 7’yi bulan 2004-2006 büyüme döneminde, Doğu, gelişmeden nasiplenememiş ve ulusal gelirden payı yüzde 7’nin altına düşmüş. Yani AKP hükümeti, uçurumun derinleşmesine önlem almak yerine, seyirci kalmış, bölgeyi piyasanın insafsızlığına terk etmiş.
Peki gelişen neresi olmuş? Tabi ki yine İstanbul, yine İstanbul. Sanayiyi desantralize etme, metropolü rahatlatma iddialarına rağmen, üretim yine İstanbul’da yoğunlaşmış, 1980’den 2000’e saltanatını koruyan İstanbul, AKP iktidarı döneminde büyümenin rüzgarını daha çok arkasına almış ve ulusal gelirden payını, 6 puandan fazla artırarak, yüzde 28’e yaklaştırmış. İşte bunun sonucunda, İstanbul’da kişi başına gelir, 2006’da Doğu ve G.Doğu’dakinden neredeyse 7 bin dolar daha üstünde gerçekleşmiş. Resim 2
Yine TÜİK verileri ortaya koyuyor ki, 2006’da 6 bin 700 dolara yaklaşan Türkiye ortalama kişi başına geliri, İstanbul’da en yüksek noktaya, 10 bin 350 dolara çıkmış. Bu, İstanbul ile Türkiye ortalaması arasında 3’e 2 fark demek. Ama Doğu ve G.Doğu’daki kişi başına gelir ile kıyaslandığında fark 10’a 3’e çıkıyor. Hele ki, en yoksul bölge olan Van-Muş-Bitlis-Hakkari’deki kişi başına gelir ile fark 10’a 2 ye kadar çıkıyor.
***
Bu, uçurumun derinleşmesine, evet, AKP iktidarı seyirci kaldı. Eğer bölgeye yeni kamusal yatırımlar götürülse, işgücüne nitelik kazandıracak eğitim, sağlık yatırımları yapılmış olsa, bölgede barışı tesis edecek, sözde değil, gerçek açılımlar yapılsa ve bölge insanlarına yatırımı özendirecek etkili destekler verilse, yerel yönetimlere kentsel altyapıyı güçlendirecekleri kaynaklar sağlansa, bu uçurum bu kadar derinleşmemiş, bölge insanı da kendisini bu kadar üvey, ihmal edilmiş, ötelenmiş ikinci sınıf vatandaş gibi görmeyecekti.
Derinleşen uçurumda AKP iktidarının vebali büyüktür ve kriz döneminde uçurum daha da açılmaktadır. AKP’nin büyüme döneminde ihmal ettiği bölgeyi, kriz döneminde canlandıracak hiç bir vizyonu yoktur. Bölgeye alternatif, kamu ağırlıklı yatırım ve sosyal destek programları ile yaklaşılmalı ve bölge dinamiklerini, girişimcilerini, yerel yönetimlerini, harekete geçirecek eylem planlarına yer verilmeli, mutlaka da toprak reformu yapılarak yoksul köylü topraklandırılmalı.