Mustafa Sönmez
18.01.2010
İktidarın, yandaşlarıyla, rehin aldıklarıyla, medyada ağırlık kazanması, kamuoyunu yanlış bilgilendirme, bilgi kirliliği yaratma sürecini de tehlikeli biçimde tırmandırıyor. İktidarın kontrolündeki Anadolu Ajansı’nın ilk ağızda medyaya servis ettiği, bazen bilerek çarpıttığı haberlerin, editörler tarafından süzülmeden sayfa ve ekranlara konulması, kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesini de beraberinde getiriyor. Bunun üstüne, başta Başbakan’ın, ardından hık deyicisi Bakanların yaptıkları basın toplantılarında, toplumun yine eksik, yanlı bilgilendirildikleri görülüyor. Buna ilişkin üç örneği geçen haftadan vermek yerinde olur.
***
Önemli bir çarpıtma derecelendirme kuruluşlarının not artırma haberlerinde gözleniyor. Bu haberler öyle bir veriliyor ki, sanırsınız Türkiye küresel kriz içinde yıldızı parlayan bir dev!.. Alın Bakan Mehmet Şimşek’in 15 Ocak’ta yaptığı basın toplantısından bir inci; “Türkiye’nin kredi notu önce Fitch tarafından 2 kademe, ardından Moody’s tarafından 1 kademe arttırılmıştır. Eylül 2008’den bugüne kadar aralarında Yunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanda, Rusya ve Meksika’nın da bulunduğu yaklaşık 40 ülkenin kredi notu toplamda 100 kez düşürülmüştür. Türkiye bu dönemde, notu artırılan 14 ülkeden birisidir. Kredi notu artışları ülkemizin krize karşı gösterdiği dayanıklılığın ve Türkiye’ye olan güvenin bir göstergesidir.”
Şimdi gelin, şu notu artırılmış Türkiye’yi ve üstünde notu olan ülkeleri gözden geçirelim. Önce Moody’s notları; Türkiye’nin notu Ba2, ama notu Türkiye’den yukarıda olan 32 “yükselen-çevre “ ekonomisi var!...Polonya,G.Kore,Yunanistan,G.Afrika, Malezya, Meksika, Rusya, Tayland, Macaristan, Azerbaycan, Kazakistan , bunlardan bazıları...
Gelelim S&P notlarına..Türkiye’nin notu durağan. S&P’ye göre, 39 çevre ekonomisinin notu Türkiye’den daha iyi. Türkiye, Moğolistan, Endonezya, Filipinler ve Sırbistan ile aynı kategoride. En yüksek notu olanlar Çek C.,G.Kore, İsrail, Malezya, Polonya, G.Afrika,Tayland,Yunanistan. Ve son olarak gelelim Fitch’e..Türkiye’nin notu durağan. Buna karşılık 21 Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Asya ülkesi Türkiye’den daha yüksek nota sahip…
***
Başka bir çarpıtma örneği işsizlik, istihdamla ilgili. 15 Ocak ‘ta haber “Ekim’de işsizlik düştü” şeklinde verildi. Gerçekten de resmi işsizlik Eylül’de yüzde 13,4 iken Ekim’de yüzde 13’e düşmüş görünüyordu. Düşme gerçek mi? Birinci soru şu; İstihdam artmış mı? Hayır, hatta, Eylül’den Ekime bin kişi işini kaybetmiş. Yeni istihdam yoksa, işsizlik nasıl yüzde 13,4’ten yüzde 13’e düşer? Cevap, işgücü verisinde, yani piyasada işi olan ve iş arayıp iş bulamayan işsizlerin toplamındaki rakamda saklıydı. Ekim’de piyasada görünen işgücü, Eylül’e göre 97 bin azalmıştı. Bunların 47 bini kayıtlara da “umudunu kaybetmişler” olarak geçmişlerdi. Bir kısmı da, belli ki işgücü piyasasından çekilen, öğrenci, emekli, ev kadını gibi kategoriye geçenlerdi. İşgücünü pazara sürmekten vazgeçenler, otomatikman işsiz sayısını da düşmüş gösteriyordu. İşsiz sayısı da 97 bin azalmış görünüyordu. Demek ki, Eylül’den ekime işgücü-istihdam-işsizlik resminde bir değişme yaşanmamıştı. İşsizlik, işgücündeki azalma dikkate alındığında Eylül’deki vehametini koruyordu.
***
Son çarpıtma örneği bütçeden. 2009 bütçesinin sonuçlarını bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyuran Bakan Mehmet Şimşek bütçenin acı gerçeklerini bir başarı öyküsü gibi sunarken “pes” dedirtiyordu. Yılbaşında yüzde 4 büyürüz diye üfüren AKP iktidarı yüzde 6 küçülmenin ezikliği altında, hala her fırsatta “teğet” geyiğinden vazgeçmiyor . 2009 başında 10 milyar derken , yıl sonunda 52 milyar TL’yi bulan bütçe açığına bile zil takıp oynamadıkları kaldı. Şimşek’in şu sözlerine ne dersiniz: “Türkiye krizden en az etkilenen ülkelerden, büyük ölçekli zincirleme iflaslar yaşanmadı. Türkiye, bu krizde acil IMF yardımına ihtiyaç duymadığı gibi bir döviz ve bankacılık krizi de yaşamadı” …Bankalar-henüz- batmadı ama işi olanlar, aileler battı…Sanayi battı. Her 100 makineden 31’i atıl… Ortada kamufle edilmeye çalışılan önemli bir hasar var..O da şu; 2008’de kamuda borcun yüzde 74’ü borçlanmayla çevriliyordu. 2009 bütçesinde bu oran yüzde 100’ü de geçti. Stokun üstünde borçlanmaya gidildi. 2010’da yüzde 100’ün altına indirebilirlerse kendilerini başarılı sayacaklar. IMF anlaşmasını ve parasını da bunun için istemeye başladılar. O parayla, faizlerin artmasına mecbur kalmadan borcu çevirmeyi planlıyorlar. Bakalım olacak mı?
Ortalık bilgi kirliliğinden kırılıyor. Medyada namusuyla işini yapmaya çalışanların, daha dikkatli olmasını diliyor ve umuyoruz.