Mustafa Sönmez
28.06.2010, Pazartesi
Hem Kürt hem Türk tarafında “Kürt Sorunu” tartışılırken ısrarla tekrarlanan iki temel yanlış var. Bunlar;
1-Kürt kimliği ile ilgili tartışmalara “bölge” nosyonunu katmak, coğrafya temelinde Kürtlerin demokratik haklarını savunmaya çalışmak;
2-Bölgesel eşitsizlikten kaynaklanan ekonomik yoksulluk ve yoksunlukları “Kürt olma”ya ve Kürt sorununun çözümünü de “kalkınma”ya, yatırıma indirgemek.
Bunların üstünden gidelim. Kürtlerin demokratik hak ve özgürlüklerini talep etmeleri, kültürel hakları için mücadeleleri doğrudur,saygındır. Ancak, bunu Türkiye’nin belli bir bölgesine sıkıştırıp, o bölgelerde, son zamanlardaki “demokratik özerklik” yaftası ile yapmaya kalkışmak yanlıştır. Çünkü, 2000’lerin Türkiye’sinde iyice ortaya çıkmıştır ki, Kürtler sadece Güneydoğu ve Doğu’daki 21 ilde değil, tüm Türkiye illerinde yaşamaktadırlar.
***
Doğu ve Güneydoğu illerimizde doğan nüfusa isteyen (abartılı bir ifade olması bahasına) “Kürt” nitelemesinde bulunsun , isteyen kısaca Doğu doğumlu nüfus desin, 2009 verileri şu gerçekliği sergiliyor; 2009 Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, 21 doğu-güneydoğu ilimiz doğumlu nüfus 18,5 milyona yakın. Bu, toplam Türkiye nüfusunun yüzde 25,6’sı demek.
18,5 milyonu aşan Doğulu nüfusun 7,5 milyon ya da yüzde 40,5’a yakını, Doğu ve Güneydoğu illerinde değil, Batı , Orta ve Güney Anadolu illerinde yaşıyorlar. Yani doğdukları topraklardan bu coğrafyalara göçmüşler. Daha detay bir analiz yaptığımızda, 7,5 milyondan 7 milyonunun 17 büyük merkezde yaşadığı anlaşılıyor
Daha çarpıcı olan İstanbul’un durumudur; “Bölge” dışında yaşayan 7,5 milyon Doğulunun 3,2 milyonu İstanbul’da hayatını sürdürüyor. Bu anlamda “En büyük Kürt kenti İstanbul !” tezi hiç abartılı değil...İstanbul’u takiben Çukurova’nın, yani Adana ve Mersin’in barındırdığı Doğulu nüfus 850 bini geçmiş buluyor. G.Antep’i katarsanız sayı 1 milyon 150 bini buluyor. Bu illerdeki Doğulu nüfus, toplam il nüfuslarının yüzde 23’ü dolayında.
İzmir’de 750 bini aşkın Doğu ve Güneydoğu doğumlu nüfus var ve onlar İzmir nüfusunda yüzde 20’ye yakın paya sahipler.
Görüldüğü gibi,birçok ülkede gözlenen etnik kimliklerin belli bir coğrafyada yaşadıkları gerçeği, (İspanya’da Basklılar, Katalanlar örneğinde olduğu gibi) Türkiye için geçerli değil. Dolayısıyla, Kürt siyasi mücadelesini ısrarla Güneydoğu’nun beş kentine odaklayıp oradaki belediyelerde “özerkçilik oyunları” oynamak, Batı’ya yerleşmiş yüzde 40’lık “Kürt nüfusu” umursamamak değilse, nedir? Kürt sorunu, bölgesel bir sorun değildir, Türkiye coğrafyasının her parçasını ilgilendiren, sadece Kürtlerin değil, kendini demokrat sayan Türklerin de sorunudur. Kürt siyasi mücadelesinin bölge esaslı yapılması, iflah olmaz bir “ayrımcılığa” sürükler, Türk-Kürt kutuplaşmasını artırır ve akabinde de Batı illerindeki Kürtleri hedef alan çılgınlıklara sürükler.
***
İkinci yanlış, Kürt sorununu, bölgenin azgelişmişliğine, yoksulluğuna indirgemekle yapılıyor. İşadamlarına ve CHP’nin önemli bir kısmına hakim olan bu dar ekonomizme göre, bölgede iş-aş meselesi halledilince Kürt meselesi de hallolacaktır. PKK, yoksul halkı ve işsiz gençleri kandırarak terörü sürdürmektedir. Bu indirgemeci yaklaşım da Kürt kimliğini küçümseyen, inkar eden damardan geliyor. Etnik kimlik mücadelesi sadece bölgesel yoksulluk meselesi olsaydı, İspanya’da en zengin bölgeler olan Katalunya ve Bask bölgesinde “özerklik”le sonuçlanan ulusal mücadeleler olur muydu? Kürtler tarihsel olarak Güneydoğu’yu değil, Güney Marmara’yı yurt edinmiş olsalardı bile, bugün Kürt sorunu bu zengin havalide boy verirdi, hiç kuşkunuz olmasın.
Kürt meselesini bölgecilik ve ekonomizm yanlışlarına düşmeden soğukkanlılıkla ele almak şart.