Mustafa Sönmez
01.03.2010, Pazartesi
Son iki yıldır, yani küresel kriz patladığından beri, “gezici vaiz” gibiyim. O şehirden bu şehire Türkiye gerçeklerini anlatma sorumluluğu…Bu tempo ile baş edebilmek için uçmak en doğru seçim.Ama o kadar meşakkatli olmaya başladı ki uçak yolculuğu…Hele rötarlar, hele rötarlar…
Havacılık, Türkiye’de tam bir patlama halinde. 2002’de Türkiye’nin hava meydanlarındaki yolcu trafiği 33 milyon iken 2009’da 85 milyonu geçti. Olağanüstü bir trafik! …Ekonominin genelinde yüzde 6’ya yakın daralma yaratan 2009 krizi koşullarında bile , Türkiye’nin toplam yolcu trafiği 2008’i yüzde 7,3 geçti ve 85,2 milyon yolcuyu aştı . Ancak, 5,8 milyon yolcu artışında dış hattan çok, iç hat trafiği etkili oldu. Toplamda dış hat yolcu sayısı ancak 600 bin yolcu artarken 5,2 milyon yolcu artışı iç hattan kaynaklandı.
***
Kriz koşullarında bile azalmayan trafiği yaratan etkenlerin başında iç hat patlaması var. Havacılıkta özelleşme ile arz ve talep patladı. Hava yolculuğu işletmeciliğine getirilen teşvikler, sektöre girişleri ve kapasite artışlarını kamçıladı. Özel firmalar kısa adı TÖSHİD olan Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği’nde örgütlüler. Özel şirketlerin filosunda 126 uçak var ve bunların koltuk kapasitesi 25 bine yakın. Onur, Pegasus, Atlas en büyükleri…THY’nin de filosunda 127 uçak var ve onun da koltuk kapasitesi 24 bine yakın. Demek ki, sivil havacılık özelleştirmede epeyi yol almış, meydan işletmeciliği de öyle… Bugün, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ) tarafından işletilen havalimanı ve meydanlarının sayısı 40. Bunun dışında Batman İl Özel İdaresi tarafından işletilen Batman Havaalanı, Anadolu Üniversitesi tarafından işletilen Eskişehir Anadolu Havaalanı ve özel şirket tarafından işletilen İstanbul Sabiha Gökçen, Zonguldak Çaycuma ve Antalya Gazipaşa havaalanları ile sivil trafiğe açık meydan sayısı 45. DHMİ bünyesindeki hava meydanlarından, toplam yolcu trafiğindeki payı yüzde 50’yi bulan Atatürk, Esenboğa ve Antalya Havalimanlarında iç ve dış hat terminalleri, Adnan Menderes ve Dalaman Havalimanlarında ise dış hat terminalleri özel sektör tarafından işletiliyor.
Kaynak: DHMİ
Trafiğin ağırlığı İstanbul’da ve trend de o yönde. 2009’da 85 milyonu aşan uçak yolcusunun yüzde 35’i İstanbul Atatürk Hava Limanı’nı kullandı. Sabiha Gökçen ile birlikte bu pay yüzde 41’e çıktı. Toplam yolcu trafiğinden Antalya yüzde 21,5 , İzmir ve Ankara ise yüzde 7’şer pay alıyorlar. Kalan yüzde 23, öteki 40 hava alanına dağılıyor.
Meydanların kapasitelerinin artırılmasına yönelik yatırımlar ile hizmet standartlarının yükseltilmesi ve hava trafik yönetimi ile ilgili projeler, sektör açısından önceliğini koruyorlar.
***
AKP iktidarı, başta, vergilerle, yakıt ucuzlatma ile, altyapı arzıyla sektörü teşvik etti. Teşviklerin maliyeti aşağı çekmesi ile fiyatlar da görece ucuzladı ve talebi patlattı. Hem uçak kiralama, hem yakıt, hem başka girdiler yönünden döviz giderleri yüksek olan havacılık, mevcut giderlerle baş eden bir girdiyi sağlıyor mu? Altına girilen kur riskine karşı firmaların dayanıklılık-kırılganlık katsayıları nedir? Ani kur artışları, borçlu firmalara ne tür yükler getirir ve böylesi durumlara karşı B planları var mıdır?
Asıl önemli olan havacılıktaki bu patlamanın yolcuların can güvenliği ile ilgili kısmı. Şimdi soralım: Yolcu trafiğindeki bu ani artış, uçuş emniyeti ve havacılık güvenliği söz konusu olduğunda, ihtiyaçlara cevap verecek boyutta mı? Uçucu personel yetersizliğinin aşılması için alınmış önlemler yeterli oldu mu? Denetimler konusunda yeterli duyarlılık var mı ? Denetlemeler yeterli nicelik ve nitelikte mi? Hava alanlarının bu artan trafiğe yetmediği ortada . Özellikle , İstanbul’a yeni bir hava alanı düşünülmekte mi?
Gelişen havacılıkta büyüme gözünüzü kamaştırmasın. Uçuş emniyeti ve havacılık güvenliğini ilgilendiren boyutlar, mütevekkil AKP iktidarının, inanın o kadar umurunda değil…