Mustafa Sönmez
27.03.2010, Cumartesi
Alavere,dalavere, Kürt Memet Nöbete!...Kapitalizmin bu değişmez krizden çıkma oyunu, yine tekrarlanıyor. İşverenler, bir yandan çalışan sayısını azaltarak ,bir yandan da ücretleri azaltarak maliyetleri düşürüyorlar; bu avantajla rekabet gücü edinip kaybettikleri pazarları, ciroları, dolayısıyla karları yeniden yakalama peşindeler. Ama,bu vahşi sömürüye rağmen, hala kapasite kullanımı yüzde 68’in üstüne çıkamıyor. Toparlanma patinaj yapıyor.
TÜİK, 2005 yılı baz(=100) alındığında, üretimin 2008’e kadar tırmanarak yüzde 13 arttığını saptamıştı. Aynı dönemde imalat sanayinde çalışan sayısı , aynı oranda olmasa da, yüzde 6 artmıştı. 2009 krizinde, sanayi üretimi 2008’e göre yüzde 13’e yakın azaldı. Yani 2006’daki düzeyine geriledi. Sanayici işverenler, vakit kaybetmeden, iç ve dış talepte yaşanan daralmayı hemen istihdama, çalışanlara yansıttılar. Birincisi, çalışan sayısını azalttılar. İşten çıkarmalarla, imalat sanayiinin istihdam seviyesi, 2008’e göre yüzde 10 azaltıldı. 2009’da istihdam, 2005’teki düzeyinin yüzde 5 altına düştü.
Kriz öncesi 2008 ve kriz yılı 2009 , mevsimler ya da çeyrekler itibariyle analiz edildiğinde, sanayi üretiminin 2008’in son çeyreğinde düşmeye başladığı ve 2009 ilk çeyreğinde dibe vurduğu görülüyor. Bu sırada sanayici işverenlerin istihdamı da hızla azalttıkları gözleniyor.
2009’un ikinci çeyreğinden itibaren ise üretim görece toparlanmaya başladı ama bu, istihdam artırılarak, işten çıkarılanları yeniden işe alarak değil, tersine elde kalan işçilerle yapıldı. 2009 son çeyreğinin görüntüsü şöyledir: İmalat sanayi üretimi, kriz öncesi düzeyi yeniden yakaladı, ancak bu üretimi, kriz öncesinin istihdamını yüzde 10 azaltarak yaptı. Yani kriz öncesinde 100 kişi ile yapılan üretimi, krizi fırsat bilerek 90 kişiyle yaptılar. Bu, teknoloji yatırımı kadar, elde kalan işçilerin daha uzun çalıştırılmaları, iş yüklerini artırmaları ile yapılır ve adına kapitalist işletmecilikte “verimlilik” denir. Yani, çalışan başına üretimi artırma… Nitekim işçi dışarı, üretim yukarı operasyonu ile “verimlilik”, yani çalışan başına üretim, 2009’un ilk çeyreğinde yerlerde sürünürken ( 90) 2009 son çeyreğinde tarihi zirveye çıktı ve 2005’teki düzeyinin yüzde 18 (2005 bazına göre 118) üstüne çıktı. 2005’ten bu yana verimliliğin en çok arttığı çeyrek, yüzde 12 artış ile 2007’nin son çeyreği olmuştu.
***
Sanayici sermayedarları, krizden çıkma konusunda ümitlendiren bir unsur, daha az istihdam ile üretim artışına geçmek ise, diğeri de reel ücretlerin yerlerde sürünmesi, 3,5 milyon resmi işsiz ordusunun da çalışan sınıfı açlıkla terbiye etmesidir.
Hazine Müsteşarlığı verileri, 2009’da sanayide reel ücretlerin yüzde 9 gerilediğine işaret ediyor. Çalışanlar, belki de tarihlerinin en derin tehdidine maruz kaldılar; bir kısmı işten çıkarıldı, işini kaybetmeyenlere de ya zam yapılmadı ve yüzde 7’lik enflasyon zammı bile söz konusu olmadı. Daha da ileri gidip, “Kriz var, işinizi kaybetmek istemiyorsanız, ücretlerden fedakarlık yapacak, indirim operasyonlarımıza ses çıkarmayacaksınız” tehditi çok sık ve çok cüretkar bir biçimde kullanıldı.
Sanayi patronları, 2010’a, keyfi tensikatlarla çalışan sayısını azaltmış, reel ücretleri geriletmiş olmanın avantajıyla girdiler. 2009’un son çeyreğini bu rüzgarla tamamlayanlar, şimdi 2010’da bu avantajlarla yeniden iç ve dış piyasada rekabet gücü bulmayı umuyorlar. Bazı bakanların, ağzının suyu akıtan, bu tablodur. Daha yüksek sesle, 2009 küçülmesinin yüzde 6’nın altında gerçekleşeceğini iddia etmeleri ve 2010’da yüzde 5’i bulacak bir büyüme öngörüleri, bu vahşi operasyonun gerçekleştirilmiş olmasındandır…
Alavere, dalavere ile krizin yükü yeniden çalışan ve –işsiz- sınıfın sırtına vurulmuş ve onların sırtına basılarak çıkış aranmaktadır. Ama bu vahşi sömürü, bu kez, 2001 krizinde olduğu gibi henüz işe yaramış görünmüyor. Kapasitelerin üçte biri atıl. Dışarıda, özellikle AB’de yangın yatışmadıkça da, işe yarayacak görünmüyor.
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr
http://mustafasnmz.blogspot.com