Mustafa Sönmez
20.03.2010, Cumartesi
AKP Hükümetinin, IMF ile yeni bir stand-by anlaşması için sürdürdüğü girişimlerdeki tutumu, cemaat kapitalizmini nasıl önemsediğini ve her politikada cemaat kapitalizminin önceliklerinin esas olduğunu da sergiledi. Nedir bu cemaat kapitalizmi ?
Kapitalizmin muhtelif dönemlerinde muhtelif ülkelerde “eş-dost kapitalizmi”nin geçerli olduğu evreler olmuştur. İngilizcesi “crony capitalism” veya kısaca “crapitalism” olan bu tarzda, iş dünyası-siyaset-bürokrasi ilişkileri giriftleşir ve sermayedarların bazıları daha çok kayırılır.
Eş-dost kapitalizminin örnekleri, özellikle 1980 sonrası Türkiyesinde sıkça yaşandı. AKP iktidarında da bu kişisel kayırılmanın örnekleri var. Maliye eski bakanı Unakıtan’ın oğlunun, Başbakan’ın damadının şirketlerine sağlanan avantajlar, kayırmalar birkaç örnek. Daha kurumsal olanı ise AKP ve Fethullah Gülen cemaatini oluşturan koalisyonun dayandığı muhafazakar sermayedarları toptan kollayan bir kayırmacılık... Bu kesimin örgütleri olan MÜSİAD ve TUSKON’un, İslamcıların yönetiminde söz sahibi olduğu TOBB odaları ve T.İhracatçılar Meclisi’nin yaklaşımları, hükümetin makro politikalarını doğrudan belirliyor.
Bu örgütlerde politika üreten “cemaat kapitalistlerinin profili” şöyle özetlenebilir;
• Çoğu, İstanbul ve Anadolu’da dayanıklı-dayanıksız tüketim malı üreten KOBİ sanayicileri ve üretimlerinin bir kısmı ihracata dönük. Bir kısmı küresel firmalarla birebir ilişki içinde ve tedarikçi durumdalar. Çoğunlukla sendikasız, güvencesiz işçi çalıştırıp bu ucuz emeğin sağladığı avantajla dış rekabet gücü sağlamaya çalışıyorlar.
• Çoğu, “Faizsiz banka” diye bilenen katılım bankacılığı kesimi ile iş yapıyor ve bu finans kurumlarının etkinleştirilmesini , güçlendirilmesini; büyük bankaların ise kuşatılmasını istiyorlar.
• Çoğu, AKP yönetimindeki belediyelerin, yatırım tutarı 35 milyar TL’yi bulan, her tür kamusal denetimden uzak tutulmuş, Başbakan’a bağlı TOKİ’nin projelerinden şöyle veya böyle pay alıyorlar. Toplamda 500 bini bulan bu konut-sosyal donatı projelerinde, kimi müteahhit, kimi girdi tedarikçisi , taşeron olarak rol aldı, alıyor.
• Özelleştirilen irili-ufaklı kuruluşlarda , enerji özelleştirmeleri ve lisans alımlarında avantajlılar. Kamunun sağlıktan eğitime çeşitli harcamalarında mal tedarikçisi, taşeron olarak pay alıyorlar. Kamu hizmetlerinin ticarileşmesi, özelleşmesinde öncelikle kayırılıyorlar.
***
Cemaat kapitalizmi de, haliyle, küresel krizden etkilendi. Yüzde 30 azalan ihracattaki gerileme onları da vurdu. Daralan iç talep, özellikle gıda dışı tüm sektörlerde, onları da zora soktu. Hükümetin ÖTV-KDV indirimleri ile kısmi desteklerden onlar da yararlansa, esas desteği, sürdürülen kamu harcamalarında aradılar. Tam da burada, IMF’nin yapılacak bir stand-by anlaşmasında kamu harcamalarının denetlenmesi ve kısılması önlemi, cemaat kapitalizminin kurgusuyla çatıştı. Yine bu kesime de yarayacak vergi ve SGK prim afları niyetlerine IMF’nin soğuk duruşu, vergi denetiminin bir sopa olarak kullanılmasını engelleyecek vergi denetiminin özerkleştirilmesi isteği, AKP iktidarının ve ardındaki cemaat kapitalizminin IMF ile mesafeli durmasında etkili oldu.
Cemaat kapitalizmi, küresel kriz öncesinin hormonal büyümesini özlüyor ve filmin koptuğu yerden devamını diliyor. Büyüme için ihtiyaç duyulan dış kaynağı temin edecek IMF’nin, kredisi karşılığı istediği önlemleri, kendi birikim kurgusunu bozacağı için dışladı, IMF ile anlaşmayı öteletti. Umudu, sıcak paranın Türkiye’ye yönelmesi, bir şok yaşamadan kurun istikrar kazanması ve AB pazarlarının yeniden açılması ve/veya Afrika, Orta Doğu pazarlarından telafi imkanları bulunması. Umudu, TOKİ, belediye, merkezi kamu yatırımlarının sürmesi ve öncelikli olarak bundan nasiplenmek.
***
AKP Hükümeti, hem cemaat kapitalizminin beklentilerini karşılamak hem de erken ya da zamanında bir seçimde elini rahat tutmak üzere, IMF anlaşmasını öteledi ve alternatif kaynak olan sıcak para girişinden medet umar halde. Fitch, S&P gibi derecelendirme kuruluşlarının not yükseltmesi de IMF’den uzaklaşıp sıcak paraya yaklaşmasında etkili oldu.
Gerçekte ise, bütçe açığı büyük, borç stoku yükseldi ve yükselmeye devam ediyor. Büyüme için gerekli iç ve dış talepte fazla bir umut yok. Dışarıda-özellikle de AB’de- kriz yatışmış değil, faizler yeniden yükselme eğiliminde. Bu göstergelerin daha da kötüye gitmesi, dış kaynak girişini aksatabilir.
Cemaat kapitalizmini kayırma, AKP’nin tercihi. Ancak, hem paylaştıracağı kamu kaynakları azaldı hem de cemaat içi bölüşüm kavgaları artıyor. Yine de ya bu beklentilere cevap verecek ya da altında kalacak. Başarmak için de tüm karşıtlarına, sermayedar olsun, emek olsun, ağır bedeller ödetmek isteyecek.