Sayfalar

8 Mart 2010 Pazartesi

AKP’yi Eriten Ateş: Enflasyon ve İşsizlik

Mustafa Sönmez

08.03.2010, Pazartesi
AKP iktidarının hızla oy kaybettiği sır değil. 2008’in son çeyreğinden itibaren küresel krizin yarattığı sert rüzgarlar, içerideki memnuniyetsizlikleri artırdı. Küresel krizin ilk etkilerinin ortaya çıkmasının birkaç ay sonrasında yapılan 29 Mart 2009 yerel seçimlerde ise AKP'nin oy oranı yüzde 38'e indi.

Açık olan şu ki, AKP’de artık düşüş yaşanıyor. Ancak, bu düşüşün temposu ne hızda ve oy kaybettiren etkenler ile bunu telafi etmeye dönük hamleleri ne AKP’nin?

***

Objektif bir göz, AKP’ye hızla taraftar kaybettiren etkenlerin başında, yoğun işsizlik ve tekrar tırmanışa geçen enflasyon olduğunu hemen fark edecektir. AKP’nin başta sağlıkta olmak üzere sosyal devlet kırıntılarını bile yok edişi, yeni vergi ve zamlarla kitleleri daha da yoksullaştırışı, memnuniyetsizlikleri artıran diğer etkenler.

İş-aş meselelerinden ciddi zemin kaybeden iktidarın, bu kaybı telafi çırpınışları ise sözde demokratikleşme yönünde. Askeri itibarsızlaştırmayı, sahte bir “darbe avcılığı” yapmayı, ancak diş geçirebildiği subaylara yapılan operasyonları, yargıyı abluka altına alma hamlelerini “normalleşme, demokratikleşme” olarak ambalajlayan ve bununla kayıplarını telafi etmeye çalışan AKP, inandırıcılığını hızla yitiriyor.

***

Öncelikle belirtelim ki, yoğun işsizlik ve enflasyon ateşi, resmi verilere yansıyandan çok daha yüksek ve tabandaki seçmende yarattığı hoşnutsuzluk yine medyaya yansıtılandan daha da yüksek. Geçtiğimiz gün açıklanan 2009 yılı işsizlik verileri, 1 yılda resmi işsizliğin yüzde 11’den yüzde 14 basamağına tırmandığını, resmi işsiz sayısının 1 yılda 860 bin artarak 3,5 milyona yaklaştığını ortaya koydu. Bu işsizlerin yüzde 38’inin en az lise diploması olan “okumuş işsiz” olması, çocuklarını bin bir fedakarlıklarla okutan ailelerin tahammül gücünü zorluyor. Her 100 bilgisayar fakültesi mezunundan 21’inin, her 100 eğitim fakültesi mezunundan 15’inin işsiz olması, bu gençlerin ailelerinin uzun süre kabullenecekleri bir durum değil.

Dahası, bilinen gerçek, yüzde 14 işsizlik oranının ve 3,5 milyon işsiz verisinin “resmi” datalar olduğu, yine TÜİK’ce istatistiği tutulan “umudunu yitirmiş işsizler” ile birlikte bu oranın yüzde 20’lere, işsiz sayısının da 6 milyona yaklaştığı gerçeğidir. Daha da önemlisi, hükümet de, istihdamın dümeninin tamamen terk edildiği özel sektör de, istihdamın artırılması konusunda hiçbir ümit vermemektedirler. Aileye giren gelirin geçime yetmemesi ile çalışmak isteyen kadın ve emekliler işgücü pazarına girmekte, alttan yeni okul mezunları gelmekte, ama bunları istihdam edecek iş alanları açılamamaktadır. Tersine, kamuda 4/C ve sözleşmeli personel uygulamaları ile istihdamı daraltma yolları denenmekte, özel sektörde de şartlara uyum adı altında tensikatlara devam edilmekte ve/veya işi olanların sosyal güvenlik hakları, iş yasalarından doğan hakları budanmakta, bunu hızlandıracak “reform” hamlelerinin hazırlıkları yapılmakta…

***

Yeniden iki haneye –yüzde 10- çıkan enflasyonun ayrıntısında gizli şeytan, gerçek enflasyonun alt ve orta sınıflar için yüzde 25-30 bandında seyrettiğini sergiliyor. Gıda maddeleri genelinde yüzde 15’e ulaşan enflasyon, ailelerin harcamalarında önem taşıyan sebze-meyve,et, süt ürünleri gibi kalemlerde yıllık yüzde 30-35’lik fiyat artışları görmüş durumda. Kışı doğal gaz zammı zıpkınını yemeden geçiren hanehalkını sıkı bir enerji zammı bekliyor. Doğal gaz ve elektriğe gelecek zamlar kapıda. Bütçe açığını daraltmaya çalışan iktidarın benzin,mazot,sigara,içki, cep telefonuna getirdiği ek dolaylı vergiler, bu ürün ve hizmetlerin fiyatını hızla artırdı. Özellikle akaryakıt zamlarının ulaşım fiyatlarına yansıtılmaması mümkün değil.

Talep yetersizliği nedeniyle fiyatlarını enflasyonun epeyi altına hatta sıfır artışın altına çeken firmaların nasıl ayakta kalacakları ise ayrı bir mesele. Türkiye sanayiinde istihdam açısından önemli bir yeri olan tekstil, giyimdeki fiyat artışları yüzde 4’ü bile bulmayarak yüzde 10’luk enflasyonun çok altına düştü. Sıfır, en fazla yüzde 2 fiyat artıran; yer yer fiyatta deflasyona giden beyaz eşya, elektronik, otomotiv, mobilya, ev tekstili sektörleri, 2009’daki KDV-ÖTV indirimlerine rağmen ayakta durmakta zorlanıyorlar ve hem iç hem ihracattaki yoksullaştıran fiyatları ile içten içe eriyorlar. Bunun son örneği turizmde Joy Grup’un iflası ile yaşandı.

Görünürden daha yüksek yaşanan enflasyon, sanayi işçilerini yoksullaştırdı. Memurlara verilen ilk ayın yüzde 2,5’luk zammı, açıklanan resmi enflasyon karşısında tutunamadı ve kamu çalışanları arasında da yoksullaşma hızlandı.
Hükümetin bütçe üstünden vergi salma ve sosyal devlet harcamalarını kısma, “hizmetlere katkı payı” adı altında kullanıcılara yük bindirme uygulamaları, hem kamu çalışanlarını hem de kamu hizmeti kullanıcısı yurttaşı çileden çıkarıyor.
Bütün bu yeniden pahalılık ve yüksek işsizlik ateşinin yol açtığı zemin kaybını, AKP’nin sözde demokratikleşme şovunun telafi edeceğine inanları derin bir hüsran bekliyor.