Ekonomist Mustafa Sönmez, Batı’ya yerleşmiş yüzde 40’lık Kürt nüfusun da umursanmasının gerektiğini belirterek, Kürt siyasi mücadelesinin sadece Kürt coğrafyasıyla sınırlı kalmaması gerektiğini kaydetti.
Kürt sorununun sadece ekonomik olarak ele alınamayacağını, kalkınma ve yatırımla açıklanmayacağını söyleyen Mustafa Sönmez ANF’nin sorularını yanıtladı
’KÜRT SORUNU KALKINMA VE YATIRIMLA AÇIKLANAMAZ’
Ekonomist ve yazar Mustafa Sönmez, Kürt sorununun çözümünü "kalkınma" ve yatırıma indirgemenin hata olduğuna dikkat çekerek, Kürtlerin demokratik hak ve özgürlüklerini talep etmeleri ile kültürel hakları için mücadele yürütmelerinin doğru ve saygın bir duruş olduğunu belirtiyor.
Ancak, bunu Türkiye’nin belli bir bölgesine sıkıştırmanın da fayda sağlamayacağı yönündeki görüşünü ortaya koyan Sönmez, "Çünkü, 2000’lerin Türkiyesi’nde iyice ortaya çıkmıştır ki, Kürtler sadece Güneydoğu ve Doğu’daki 21 ilde değil, tüm Türkiye illerinde yaşamaktadırlar" diyor.
ANF’nin sorularını yanıtlayan Sönmez, 2009 verilerini örnek göstererek; 2009 Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, 21 Kürt ili doğumlu olan nüfusun 18,5 milyona yakın olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: "Bu, toplam Türkiye nüfusunun yüzde 25,6’sı demek."
18,5 milyonu aşan Kürt nüfusun 7,5 milyon ya da yüzde 40,5’a yakınının, Kürt illerinde değil, Batı, Orta ve Güney Anadolu illerinde yaşadıklarını anımsatan Sönmez, "Yani doğdukları topraklardan bu coğrafyalara göçmüşler. Daha detay bir analiz yaptığımızda, 7,5 milyondan 7 milyonunun 17 büyük merkezde yaşadığı anlaşılıyor" dedi.
Daha çarpıcı olanın ise İstanbul’un durumu olduğunu söyleyen ekonomist Sönmez, Kürt coğrafyası dışında yaşayan 7,5 milyon Kürdün 3,2 milyonunun İstanbul’da hayatını sürdürdüğüne vurgu yaparak, ’en büyük Kürt kenti İstanbul’ tezine de katılıyor.
İstanbul’u takiben Çukurova’nın, yani Adana ve Mersin’in barındırdığı Kürt nüfusun 850 bini geçtiğini de kaydeden Sönmez, Antep’le birlikte bu sayının 1 milyon 150 bini bulduğu bilgisini veriyor. Sönmez’e göre bu illerdeki Kürt nüfus ise toplam il nüfuslarının yüzde 23’ü dolayında.
İzmir’de de 750 bini aşkın Kürt nüfus bulunduğunu ve bu kesimin de İzmir nüfusunda yüzde 20’ye yakın paya sahip olduklarını bildiriyor.
’KÜRT SİYASİ MÜCADELESİ KÜRT COĞRAFYASIYLA SINIRLI KALMAMALI’
Bu verilerden yola çıkarak, birçok ülkede gözlenen etnik kimliklerin belli bir coğrafyada yaşadıkları gerçeğinin, (İspanya’da Basklılar, Katalanlar örneğinde olduğu gibi) Türkiye için geçerli olmadığını savunan Sönmez, Kürt siyasi mücadelesinin sadece Kürt coğrafyasıyla sınırlı kalmasına da, katılmıyor. Batı’ya yerleşmiş yüzde 40’lık Kürt nüfusun da umursanmasının gerektiğini belirten Sönmez, şu görüşte: "Kürt sorunu, bölgesel bir sorun değildir, Türkiye coğrafyasının her parçasını ilgilendiren, sadece Kürtlerin değil, kendini demokrat sayan Türklerin de sorunudur."
’CHP EKONOMİYE SIĞINARAK KÜRT KİMLİĞİNİ İNKAR EDİYOR’
Öte yandan başka bir hatayı ise, "Kürt sorununun, bölgenin azgelişmişliğine, yoksulluğuna indirgemek" olarak gören ekonomist Mustafa Sönmez şöyle dedi: "İşadamlarına ve CHP’nin önemli bir kısmına hakim olan bu dar ekonomizme göre, bölgede iş-aş meselesi halledilince Kürt meselesi de hallolacaktır. PKK, yoksul halkı ve işsiz gençleri kandırarak ‘terör^’ü sürdürmektedir. Bu indirgemeci yaklaşım da Kürt kimliğini küçümseyen, inkar eden damardan geliyor."
’KÜRT SORUNU BÖLGEDEKİ EKONOMİYLE İLGİLİ DEĞİL’
Sönmez, devamında ise "etnik kimlik mücadelesi sadece bölgesel yoksulluk meselesi olsaydı, İspanya’da en zengin bölgeler olan Katalunya ve Bask bölgesinde özerklikle sonuçlanan ulusal mücadeleler olur muydu?" diye soruyor.
Kürtlerin tarihsel olarak Kürt coğrafyasını değil de Güney Marmara’yı yurt edinmiş olsalardı dahi, bugün Kürt sorununun aynı şekilde sürebileceğini ifade eden Sönmez, böylece Kürt sorununun bölgedeki ekonomik problemlerle sınırlı bir bakış açısıyla ele alınmasına karşı olduğunu vurguluyor.
’MEVSİMLİK KÜRT İŞÇİLER POTANSİYEL SUÇLU GÖRÜLÜYOR’
Ekonomist Mustafa Sönmez, mevsimlik Kürt işçilere uygulanan ayrımcılığı ise tehlikeli bularak, çözüm olarak sendikal örgütlenmeyi işaret ediyor: "Ne yazık ki, yıllardır yaşanmayan, görülmeyen şeyler yaşanmaya, görülmeye başlandı. Ekmeğini kazanmak için tarım işçisi olarak çalışmaya gidenlere taciz edilmelerini önlemek adına, onlara adeta çalışma kampları koşulları hazırlanıyor. Potansiyel suçlu, tehdit unsuru muamelesi yapılıyor. Bu insanlık dışı, halkların kardeşliğini pekiştiren değil, düşmanlığı körükleyen bir tavırdır. Böylesi bir dışlanmışlık, izolasyon psikolojisi halklar arasında kardeşleşmeyi değil, uzaklaşmayı getirir. Bunu kıracak olan, bölgelerdeki sendikal örgütlenmelerdir. Sendikalar, çalışan sınıf hangi etnik kimlikten olursa olsun onları aynı çatı altına toplayıp ekonomik-demokratik haklarını korurken, onların aynı sınıftan insanlar olduğunu hatırlatarak kaynaştırmalı ve sınıf temelinde, kimliklere de saygıyı içeren yaklaşımları geliştirmeli. Onlara da yöredeki demokratik parti ve dernek örgütlenmeleri destek vermeli."