Mustafa Sönmez
Temmuz ayının açıklanan dış ticaret verileri ile birlikte ilk 7 ayın dış ticaret fotoğrafı da ortaya çıktı. İhracat, ithalat ve aradaki farkı oluşturan dış ticaret açığı. 2009 kriz yılının ardından gümbür gümbür bir ithalat patlaması ve bunu karşılayamayan ihracat sonucu yine gümbür gümbür büyüyen bir dış ticaret açığına işaret ediyor. Öyle ki, bu yılın ilk 7 ayında ulaşılan ithalat ve dış ticaret açığı patlaması , 2003-2010 dönemindeki AKP iktidarının sadece 2008 Ocak-temmuz peryodunda görülmüştü. O yıl büyük bir cari açıkla sonuçlanmış ve son çeyrekte hatırı sayılır bir sıcak para çekilmesinin de etkisiyle krize sürüklenilmiş , 2009’da ekonomi yüzde 5’e yakın küçülmüştü.
Kaynak:TÜİK, Dış ticaret veri tabanı
Bugünkü gidişat nereye ? Açıkça görülüyor ki, yüzde 5’e yakın 2009 küçülmesinin ardından başlayan yeni büyüme ivmesi, yapısal özelliğinden dolayı, yine ithalata dayalı bir büyüme ve yine ithalata bağımlı bir “çakma ihracat” ile ilerliyor. Ama, büyüme adına ne kaydediliyorsa, geride ciddi bir dış ticaret açığı, akabinde de döviz açığı, yani büyük bir cari açık bırakıyor. Bu cari açığı kapatmanın tek kanalı olarak ulanılan ise sıcak para…Ağustos sonu itibariyle 100 milyar dolara kadar tırmanan sıcak para girişi, bu çarpık ve o kadar da kırılganlaştıran süreci besliyor. Dünyada, özellikle AB ve ABD’de yaşanan resesyon, hatta ikinci bir dip yapma ihtimali ile Türkiye gibi, henüz büyük bütçe açığı ve tehlikeli kamu borcu stoku oranlarına çıkmamış ülkelere sıcak para oluk oluk geliyor. Sıcak paracılar, buralarda hem manevra alanı buluyor hem de görece cazip faiz. Sıcak para oluk oluk aktıkça, döviz kuru da aşağı iniyor, en azından olması gerekenin çok altında kalıyor.Bu da gümbür gümbür ithalata yol açıyor. Yatırım malından tüketim malına kadar her şey ithal ediliyor. İhraç ürünlerin üretiminde kullanılan girdiler, yüzde 70’e varan oranlarda , yerli piyasa yerine daha az maliyetli hale geldiği için dışarıdan, özellikle Çin’den, G.Kore’den,Hindistan’dan , öteki Asya ülkelerinden getirtiliyor. Bu girdilerle yapılan “çakma ihracat”ın geliri, ithalat faturasının yüzde 65’ini bile karşılayamayınca ortaya devasa dış ticaret açığı çıkmaya başladı yine. İlk 7 ayda ithalat 100 milyara yaklaşırken ihracat 65 milyar doları bile yakalayamadı, dolayısıyla dış ticaret açığı şimdiden 35 milyar dolara merdiven dayadı.
***
Dokunulmayan sıcak para girişi ile ucuzlayan kur, Türkiye’de üretilen birçok ara malı ve tüketim malının bile ithalatına yol açıyor. Bu yılın ilk 7 ayında 100 milyar dolara yaklaşan ithalatta ara mallarının oranı yüzde 72,4’e yaklaşıyor. Bunun içinde Türkiye’nin pamuğunu, ipliğini, madenini kullanmak yerine daha ucuza getirildiği için Asya’nın kullanılan ara malları var. Yine ilk 7 ayda 13 milyar dolara yakın tüketim malı ithalatı yapıldığı görülüyor. Bu tüketim mallarının çoğu ya yapılmasa da olur ya da Türkiye’de üretilen ürünler, dolayısıyla haybeye, şımarık ithalat. Sözkonusu ithalat patlamasının içerideki yerli üreticiye kepenk indirdiğini ve bu gümbürtüyle daha çok indirteceğini yine tekrarlayalım. Her kapanan ya da daralan işletme ise yeni işsizler demek, iş bekleyen işsizlerin yüzüne kapanan kapılar demek.
Sıcak para ile afyonlanmış ekonomiyi, her şeyin yolunda gittiğinin hülyası olarak görenler, büyüyen döviz açığı ile, bağımlı hale geldikleri sıcak para bir sabah çekip gittiğinde, altlarından sandalye çekilmiş gibi yere çakılacaklar. Gidişat tam manasıyla bu yönde. Temmuz sonunda ortaya çıkan bu vahim manzarayı kim hayra yoracak, çok merak ediyorum.