Mustafa Sönmez
Malların ve sermayenin sınırsızca dünyanın tüm coğrafyalarında hareket etmesini savunan neoliberalizm, mesele, emeğin serbest dolaşımına geldiğinde ikiyüzlülüğünü ne yapsa gizleyemez ve ekmeğinin peşinde serbestlik isteyen işçilere hemen engeller çıkarır. “Yabancıların çalışma izni” mevzuat hazretleri, emeğin karşısına dikilir. Yine de ekmeğini her tür güvenceden yoksun, düşük ücret ve yaşama koşulları altında sürdürmek isteyenler “kaçak işçi” yaftasıyla sınırları zorlar. Bugün, hem gelişmiş hem gelişmekte olan birçok ülkede milyonlarca kaçak işçi tutunmaya çalışıyor. Kendi işgüçleri konusunda “ulusalcı” kesilen ülke kapitalistleri, her ne kadar yasaklar koysa da , yine de belli ölçülerde kaçak işgücüne göz yumarlar. Çünkü, kaçak yabancı işçiler, düşük ücrete boyun eğip genelde ücret düzeyini aşağı çekerek, ağır, tehlikeli işleri üstlenerek, sisteme can katarlar.
***
Türkiye’de çalışma izni bulunan yabancı sayısı ne kadardır dersiniz? Çalışma Bakanlığı’nın resmi istatistiklerine bakılırsa, verilen izinler 2004’ten sonra hız kazanmış. 2003’te 855 kişiye çalışma izni tanınırken 2004’te bu sayı 7 bin bandına çıktıktan sonra, izleyen yıllarda ortalama 10 bini buldu. Bunlar, legal çalışanlar. Ya kaçaklar? Bu konuda rivayet muhtelif. Kabinenin sansasyonel demeçleriyle dikkatleri çeken bakanlarından Ömer Dinçer, geçenlerde 20 bin Çinli işçi olduğundan ve işverenlerin yeni Çinli işçi çalıştırma taleplerinden söz etti. Çinli işçiler, ayda 100 dolara çalışıyorlarmış.
Türkiye’ye özellikle, duvarın yıkılmasından sonra eski reel sosyalist ülkelerden, Asya’dan, Afrika’dan, iş-aş peşinde akın akın göç geldiği malum. Rus, Ukraynalı, Gürcü, Azeri, Ermeni, Romen, Bulgar, Bosnalı, Moldovyalı…Turist pasaportu ile gelen bu nüfus, önceleri bavul ticareti ile iş-aş bulurken sonraları ücretli çalışmak üzere, özellikle İstanbul’u mekan tuttular. Bu coğrafyadan gelenlere daha sonra Asyalılar eklendi. Filipinli, Malezyalı, Çinli…Derken Afrikalılar boy gösterdi İstanbul’da. Yine de yabancı işgücü istihdamının büyük boyutlarda olduğunu söylemek güç. Çalışma Bakanı Dinçer, kaçak yabancı işçi istihdamından yakınırken elinde bunu caydırıcı önlemler olduğunun farkında değil mi? Mevzuata göre, kaçak yabancı işçi istihdam eden işveren, her bir yabancı işçi için yaklaşık 6 bin lira ceza öder. Tekrarı halinde ceza ağırlaşıyor, para cezasının yanında başka cezalar da geliyor. Ama esaslı bir denetim olduğu sanılmasın.
***
Türkiye de uzun süredir işgücü ihraç eden bir ülke. Halen sadece Avrupa’da 3 milyonun üstünde bir nüfus iş-aş gailesinde. Kaçak barınan, çalışan da az değil. Yıllarca, “Acı vatan”da tutunmak isteyen yurttaşlarımızın iç burkan hikayelerini dinlerken Batılılarca itilip kakılmalarından, hor görülmelerinden yakındık, yabancı düşmanlıklarını lanetledik… Bugün bile, krizdeki Avrupa’da topun ağzında yine göçmen işçiler, aileleri var. Avrupa’nın yükselen faşist hareketleri yabancı düşmanlığı, İslamofobi üstünden tırmanıyorlar. Ya bizdeki, “içimizdeki yabancı düşmanlığı ?”. Son zamanlarda, bizde de yabancı düşmanlığına çanak tutacak, kraldan çok kralcı mihraklar boy gösteriyor. Çalışma Bakanı’na destek sevdasıyla 21 Ekim tarihli Sabah’ta, kaçak yabancı işçi sayısının 500 bini aştığı, bunlar olmasa işsizliğin yüzde 10.6’dan yüzde 8,7’ye düşeceğine dair bir haber yer aldı. Haberde, kaçak yabancı istihdamından dolayı devletin vergi ve prim kaybının 6 milyar TL’yi bulduğu ifade ediliyordu. 500 bin yabancı kaçak işçi rakamına nereden varılıyordu? Böyle bir istatistik yok. Sadece “olsa olsa..” diye yapılan tahminler var. Kaçak yabancı istihdamında resmi veriler yok ama resmi ve “gerçek” işsizler konusunda verilerimiz var. TÜİK’e göre resmi işsiz sayımız 2,7 milyon. Buna umudunu yitirdiği için iş aramayan, mevsimlik çalışan,iğreti çalışan nüfusu eklediğinizde 6 milyona yakın işsiz ve yüzde 20’5’u bulan gerçek işsizlik oranına ulaşıyorsunuz. Bu kadar işsiz nüfustan ne kadar iş çalmış olabilir yabancı işgücü? Sabah gazetesi 500 bin diyor, ama “kafadan” ve onlar olmasa bu işler “bizim” olur diyerek yabancı düşmanlığına, bilerek bilmeyerek, işaret fişeği çakıyor.
İşsizliğin nedeni olarak yabancıları göstermek, çok eski ama eskimeyen bir burjuva hilesidir. Emeği emeğe düşürmek…Kar ve sermaye hırsı ile tıkanan ve işsizliği tırmandıran kapitalizmin gerçek sorumlu olduğunu saklamak…Sabah’ın haberindeki gibi, 500 bin yabancıyı kapı dışarı edip o işleri kendi işsizlerimize verseniz bile, geride 5,5 milyon işsiz kalıyor…Onları ne yapacaksınız ?
İşsizlik, iş-aş gailesinin gerçek sebebi kapitalizmdir, kar ve sermaye birikimi hırsıdır. Oysa dünya, hepimize yetecek kadar münbit bir topraktır, tıpkı Nazım’ın Taranta Babu’ya Mektuplarında yazdığı gibi:
Düşün TARANTA - BABU! /İnsanoğlunun yüreği/ kafası/ kolu/yedi kat yerin altından /çekip çıkarıp/ öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki/ kara toprağı bir yumrukta yere serebilir,/ yılda bir veren nar /bin verebilir./ Ve dünya öyle büyük,/ öyle güzel/ öyle sonsuz ki deniz kıyıları/ her gece hepimiz /yan yana uzanıp yaldızlı kumlara/ yıldızlı suların /türküsünü dinleyebiliriz...