Mustafa Sönmez
Referandum öncesi, Kürt siyasi hareketinde bir çatlağı da ortaya çıkardı. Güneydoğu’nun irili ufaklı Kürt burjuvazisi, STK’ları aracılığıyla “Evet” tercihinde bulunacaklarını ilan ettiler. Kürt siyaseti önderleri ise bu çıkışa ancak “ahlaksızlık” diye tepki gösterebildiler. Ama bir şeylerin değişmekte olduğunu gördüler mi, bilinmez.
Kürt işadamlarını, AKP’ye yakınlaştıran ne oldu? Soruya doğru bir yanıt bulmak için, fotoğrafın kadrajını TÜSİAD’ın Kürt sorununa eskisinden biraz daha müdahil olması görüntüsüne kadar genişletmek gerek. Kürt sermayesi diye ortaya çıkanlar, özünde TÜSİAD üyelerinin yıllardır Güneydoğu kentlerinde bayiliklerini, acenteliklerini, taşeronluklarını yapanlar. Ankara’daki siyasi ilişkileri ile devletten, TOKİ’den ihale alanlar, bölgedeki hızlı kentleşmenin yarattığı pazardan nasiplenenler.
Türkiye’deki Kürt burjuvazisi, özellikle Irak Kürdistan’ında olan bitenlerle yakından ilgili, o bölge ile ilgili Türkiye’nin ticaretinden rol kapmaya çalışıyor. Barzani ile çoğunun yakın ilişkisi var. Kürt burjuvazisi, bu kartı elinde sallayarak AKP’ye, TÜSİAD’a , yani hem içerinde Kürt sorununu “sonlandırmak” gibi bir gündemi olanlara, hem de Irak gibi geleceğin petrol zengini bir ülkeden pay almaya çalışanlara sinyaller göndermekte.
***
Hatırlayalım, genelde Irak’ın tamamı, özelde de Irak Kürdistan’ı önemli ham petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip. ABD’nin işgalinin altında esasta bu enerji kaynaklarına hükmetmek olduğunu artık kimse yadsımıyor. ABD’nin buradan aslan payını kimseye bırakmayacağı açıktır. Ama, Irak ile coğrafi, tarihi ,kültürel ilişkisi olan Türkiye ve bazı Orta Doğu ülkeleri, buradan bize de bir pay çıkmalı, diye düşünmekte ve coğrafyanın sunduğu “enerji koridoru” olmak gibi bir hamallıkla sınırlı kalmayıp Irak’tan özellikle Kuzey Irak’tan daha büyük bir petrol payı için iştah kabartmaktadırlar.
Söz konusu olan sadece bölgenin enerji kaynaklarını işletmek, ticaretine müdahil olmak değil tabi ki. Geliri artacak bölgeye daha çok tüketim malları satmak, orada inşaatlar yapmak, bu gelişecek pazarı, Türkiye kapitalizmi ile entegre etmektir asıl hedef. Türk burjuvazisinin bu yolun başında olsa bile kat ettiği mesafeden örnekleri hatırlatalım.
Coca Cola, Efes markalarının sahibi Anadolu Endüstri Holding’in patronu, TÜSİAD’ın eski başkanlarından Tuncay Özilhan’ın, Erbil’deki şişe dolum tesisleri Nisan 2008’de faaliyete geçti, sırada Bağdat yatırımı var. . Çukurova Grubu’nun şirketi Genel Enerji, Irak'ın Kürt Bölgesinde Taq Taq ‘da petrol arama işine girdi. İmzalanan projenin yüzde 55'lik hissesi Genel Enerji’nin, Addax Petroleum International ise yüzde 45'lik pay sahibi. Bu ortaklık, Koya kentinde bulunan 60.000 BPSD kapasiteli rafineriyi inşa ediyor. Şirket, ayrıca, Koya'dan Kerkük'e uzanan 64 km uzunluğunda 24 inçlik bir boru hattı inşa ediyor ve Kerkük-Ceyhan boru hattına bağlanacak.
Ankara merkezli Pet Holding’e ait Pet Oil, bir diğer petrol yatırımcısı. Şirketin Ağustos 2006'da Kuzey Irak- Bina Bawi sahasında başlattığı sondaj çalışmaları devam ediyor. Pet Oil'in bu projede oluşturduğu şirketin adı A& T Petroleum ve proje ortakları Hawler Energy ve Oil Search Iraq Ltd.
Ayrıca 21 Kasım 2008 tarihinde kamu kuruluşu TPAO, BOTAS , petrol devi Shell Energy Europe BV ile Irak’ta doğal gaz arama, işletme, taşıma pazarlama faaliyetlerini kapsayan bir işbirliği ön anlaşması imzaladılar.
***
Ortaya çıkışını yoksul Kürt köylülerine, işçilerine dayandıran, ama sonra bu sınıfsal rotadan çıkarak “”ulusal” konsept ile Kürt varlıklı sınıfını da bünyesinde barındıran PKK, öyle görünüyor ki, şimdi sınıfsal bir arınmaya zorlanacak.
Kürt burjuvazisi, PKK’nın onca yıla yayılan programının, beklentilerinin karşılığını bulup bulmasını pek umursamadan, kestirmeden bir ateş-kes ve bir uzlaşma için insiyatif artırma çabasında. Bu konuda Güneydoğu’daki Fethullahçı irade ile, AKP ile, karşıtlıklarına aldırmadan TÜSİAD ile yoğun bir trafik geliştiriyor. Bu eğiliminden ABD’nin, AB’nin ilgili makamlarının bihaber olması mümkün değil. Kürt burjuvazisinin geliştirdiği bu gayretin, hiç bir şeye yaramasa bile, AKP’ye seçim öncesi güneşli bir iklim sunduğu açık.
Kürt burjuvazisinin ateşkesten, “barış”tan ne umduğu ve ne ele geçireceği ise belli: Irak Kürdistan’ının enerji kaynaklarından, işbirliğinin karşılığı “makul pay”… Peki PKK ? PKK’nın eline ne geçecek ? Okullarda Kürtçenin seçmeli ders yapılması lolipopu PKK’ya yeter mi? Bunca yılın kavgası herhalde bunun için verilmedi.
Kürt kesiminde sınıfsal bir bilek güreşi kaçınılmaz görünüyor.