Sayfalar

30 Ekim 2010 Cumartesi

Dur Bir Yer Edeyim, Bak Sana Neler Edeyim ...

Mustafa Sönmez

Türkiye’de gelirin birinci elden bölüşümünde büyük eşitsizlik var. Beklenir ki, devlet, vergi ve harcamalar üstünden bu bölüşüm eşitsizliğine müdahale etsin. Gelirin daha adil bölüşüldüğü bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle İskandinav ülkelerinde böyle oluyor. Devlet, bu ülkelerde vergi ve harcama üstünden bölüşüme müdahale ediyor, kısmen düzeltiyor. Peki bizde? Bizde, devletin, uzun süredir sosyal şapkası fırlatıldı. Merkezi bütçe dahil olmak üzere, diğer kurumlar da (belediyeler, SGK vb) dikkate alındığında, genelde devletin vergi ve diğer gelirleri, milli gelirin yüzde 35’ine ulaşıyor ve harcamaları da yüzde 40’ı buluyor. Peki bu ölçüde devlet turnikesinden geçen bu gelir ve harcama, hem toplanırken hem dağıtılırken kimlere yarıyor?

Bir kere vergilere bakıldığında dolaylı vergi adı altında ÖTV-KDV’lerden oluşan kısım yüzde 67’yi buluyor ve bu verginin tüketiciden alınan, dolayısıyla tüm gelirlerini tüketen alt ve orta sınıflar aleyhine bir vergi olduğu açık. Vergi gelirlerinin diğer en önemli kaynağı da ücretlilerden, kaynağından kesilen gelir vergileri .Yani verginin hamalı ücretli, tüketici kesim. Vergi gelirleri dışındaki en önemli kamu geliri ise SGK’nın prim gelirleri. Onda da yük, sayıları 13 milyona yaklaşan işçi, memurda.

***

Peki devletin harcama ayağında adalet var mı? Devlet, harcama yaparken, gelir dağılımını düzeltecek bir harcama yaklaşımına sahip mi? Bu, piyasacı, sermayeyi kayırıcı neoliberal iktisadi icraatta. hele ki, bu politikaların militan uygulayıcısı AKP iktidarının 8 yılında hiç geçerli olmadı.




Sadece bu yılın ilk 9 ayını örnek alalım. Merkez bütçeden yapılan 209 milyar TL’lik harcamanın yüzde 44’e yakını sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, iskan, kültür, çevre gibi sosyal harcamalara harcanmış. Buna karşılık faize giden para, asker, polis, mahkeme, yönetim ve ekonomik işlere yapılan harcamalar yüzde 56’yı geçmiş.

Vergiyi, herkesten gücüne göre almayarak haksızlık yapan devlet, harcamalarda da adil değil. Kaba bir tasnif bile, Türkiye’nin sosyal bir devlet olmadığını ortaya koyuyor. Sosyal güvenlik ve sosyal yardım için harcanmış görünen yüzde 22 pay da, gerçekten sosyal bir harcama değil. SGK’nın 50 milyar TL’ye yakın prim alacağı tahsil edilmez ve borçlular bir af beklerken, SGK açığı bütçeden kapatılıyor. Sayıları 16 milyonu aşan öğrenciler için devletin yıllık harcaması öğrenci başına ayda 200 TL’yi bulmuyor. Sağlık, bütçeden ancak yüzde 5 pay alıyor. Kültür için harcamalar, Diyanet’e ayrılan bütçeye yetişemiyor , yüzde 1’in altında kalıyor.

***

Bu kadar adaletsizlik ortada iken içkiden, özellikle rakıdan alınan ÖTV’ye yapılan zam ne ola ki? Alkolden alınan ÖTV, 9 ayda 2 milyar 151 milyon TL. İlk 9 ayın 187,5 milyar TL’lik vergi gelirinde, alkolden alınan ÖTV yüzde 1’i bulmazken, KDV ile birlikte yüzde 1,5’u bulmazken, alkole durduk yerde yapılan yüzde 30’luk ÖTV zammının ekonomik değil, sadece ve sadece ideolojik bir anlamı olabilir: O da AKP’nin özellikle referandum sonrası hızlandırdığı “İslami hayat tarzı”nın tesisine, Maliye Bakanı Şimşek’ten bir katkı…Patron RTE’ye şirin görünmenin herkes yarışı içinde ya…Şimşek de “haram” bellediği içkinin beline vurarak göze girmeye çalışıyor…

Hatırlayın şu atasözünü: Dur bir yer edeyim, bak sana neler edeyim ...
Yer açan “Yetmez ama evet”çilerin de kulakları çınlasın…