Mustafa Sönmez
06.02.2010, Cumartesi
Tütün işçilerinin talepleri ile ilgili Başbakan’ın ve Maliye Bakanı’nın itirazlarını aklınıza getirin. Merhamet ve lütuf sözcükleri üstüne bina edilmiş açıklamalarda en çarpıcı olanı, Tekel işçilerinin devletçe tensikatının, özel sektör işyerlerinden tensikatla aynı tutulmasıydı. Ne var bunda, diyorlardı, işyeri kapanıyorsa, artık iş olmadığına göre, işçileri de ihbar-kıdam tazminatlarını vererek çıkarırsınız. Biz de bunu yapıyoruz. Üstelik, “merhamet gösterip, onlara geçici iş veriyoruz, 4/C kapsamına alıyoruz….
Bu, Anayasasında "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir" yazan bir ülke Başbakan’ı ve Bakanının edeceği laf olamaz, ama edilmiştir. Şu an bu zevatın tüylerini diken diken eden söz “sosyal hak, sosyal devlet”tir. Bütçenin yüzde 22’sine yakını faize gitmektedir, bundan bir rahatsızlıkları yoktur. Verginin çarçur edilmesi söz konusu olunca, bu basiretsizlik akıllarına gelmez. Ama , bütçenin yüzde 20 küsuru, devlet memurlarına gittiği için pek hayıflanmaktalar. Ve, azimle, bütçeden yapılacak kesinti deyince akıllarına , her tür “personel masrafı” ve tarıma, yoksula, muhtaca giden sosyal harcama transferleri geliyor. Hemen oradan budamaya davranıyorlar.
***
Bu, sadece bugüne ait, krizin yarattığı yıllık 50 milyar TL’lik bütçe açıklarının getirdiği bir refleks, bir ruh hali değildir. Bu, başından beri AKP’nin angaje olduğu özelleştirmeci, anti-sendikal, anti-sosyal neoliberal dünya görüşünün doğal bir yansımasıdır. Bunun için çok geriye değil, sadece 2008 yılının sosyal harcamalarına göz atarsanız, “sosyal devlet” adına yapılanları alt alta dizerseniz, ülkenin ne menem bir hükümetle idare edildiğini, neoliberal zihniyetin ortaya nasıl insafsız, acımasız, sosyal devletsiz bir aygıt ortaya koyduğunu görürsünüz.
Bugün sosyal devlet olma adına yoksullara sunulan en önemli kalemi yeşil kart oluşturuyor. Aylık geliri asgari ücretin üçte ikisinden az 9 milyon yoksula, bu kartla hastanelerde tedavi imkanı veriliyor güya. Kulağa büyük bir lütuf gibi gelen bu uygulama, topu topu yıllık 4 milyar TL’lik bir harcama , ya da kişi başına 44 TL’yi bile bulmayan bir harcama aslında. Hem de yarım yamalak. Hastaya, bu haliyle bile çeşitli ilaç ve başka masraflar çıkaran bir uygulama.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yaşlı ve özürlü 1 milyon 266 bin kişiye vermiş göründüğü “yaşlı ve özürlü aylığı”, toplamda 2 milyar, ama aylığa vurduğunuzda kişi başına 160 TL bile değil…Büyük insafsızlık, merhametsizlik…
Gelelim Özal icadı meşhur Fak Fuk Fon’a…Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü tarafından il ve ilçe vakıfları kanalıyla muhtaç kişilere; aile, sağlık, eğitim ,özürlü yardımları ile sıcak yemek ve doğal afet harcamaları topu topu kaç para ? 2008 yılında toplam 1.8 milyar TL…O kadar…
Yaklaşık 182 bin yüksek öğrenim öğrencisi Yurtkur’dan ne burs alıyor.Toplamda 321 milyon TL…Ayda 177 TL…Bozdur bozdur harca…Milli Eğitim Bakanlığı 173 bin ilk ve orta öğrenim öğrencisine güya burs veriyor. Kaç para? Aylık 65 TL, Bozdur bozdur harca…Çocuk Esirgeme 30 bin kişiye yetişiyormuş. Kaç lira ile? 60 milyon TL bile değil. Kişi başına 192 TL…Vakıflar Genel Müdürlüğü, 4 bin küsur yetim ve özürlüye yıllık maaş veriyor. Kaç lira?…Yılda 310 TL::Bozdur bozdur harca…Vakıf Gureba Hastanesi , adı üstünde garibanları tedavi ediyor. Kaç liralık bütçe ile. Sıkı durun 767 bin TL’lik…
Bu devletin tedavi, yaşlı aylığı, öğrenci bursu, sıcak yemek, giyecek yardımı vb olarak yaptığı bu harcamaların toplamı ne ? 2008’de 9 milyar TL…Yani ? Türkiye’de yaratılan milli gelirin yüzde 1’i bile değil…
Bir ülkenin ürettiği mal ve hizmetten sayıları en az 20 milyonu bulan yoksula, yetime, özürlüye, yaşlıya, muhtaç öğrenciye yüzde 1 bile pay harcatamayan bir devletin yürütücüleri, akşamları başlarını yastığa nasıl koyabiliyor, nasıl gözlerine uyku giriyor? Bu nasıl bir vicdandır?
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr
http://mustafasnmz.blogspot.com