Bir yanıyla ekonomik bir sektör öte yanıyla sistemin ideolojik-politik yeniden üretim alanlarından biri olan medya, Türkiye’de 2010’u nasıl yaşadı, 2011’e neler taşıdı? Önce bir ekonomik sektör olarak bakılırsa, Türkiye medya endüstrisinin ana gelir kaynağı olan reklam gelirlerine göz atmak gerekir. Reklam harcamaları, küresel krizden etkilenerek 2009’da, önceki yıla göre yüzde 23 azalmış ve 2,7 milyar TL dolayına düşmüştü. Bu daralma, medya sektörünü de etkilemedi değil. 2010’da ise ekonomi, iç talebe dönük yeniden büyüme süreci yaşayınca, ertelenmiş dayanıklı-dayanıksız tüketim malı, konut, otomobil satışlarına paralel olarak reklam harcamaları da hızlandı ve yılın tamamında, önceki yıla göre yüzde 30 arttığı ve 3,6 milyar TL’ye ulaştığı tahmin ediliyor.
Reklamlardaki toparlanma ile birlikte TV’lere akan reklam, yazılı basının ve diğer mecraların aleyhine gelişti. TV’lerin reklam payı, yazılı basının aleyhine 3 puan arttı ve böylece payı yüzde 55,6’ya çıktı. Gazeteler ve dergilerin reklamlardan aldıkları pay ise her yıl biraz daha azalırken 2008-2010 arasında puan kaybı 6’yı buldu.
***
TV sektörünün biraz daha yıldızını parlatmasında, toplumun haber ve eğlence ihtiyacını TV’den karşılama eğilimlerinin pekişmesi etkili oldu denebilir. Özellikle dizi filmlerin belirleyiciliğinde yapılanan büyük TV kanalları, dizi ratinglerine bağlı olarak reklam çekmede ve ilgi odağı olmada 2010’da da kıyasıya yarıştılar.
Reklam gelirlerinin artış eğilimi içinde olmasına karşın, bu reklam havuzu, Türkiye’deki medya niceliğini ayakta tutmaya, tabi ki yetmiyor. Pazarın yarısını kontrol eden Doğan Yayın Holding, 2009’un ilk 9 ayında 147 milyon TL olan net zararını 2010’un 9 ayında ancak 68 milyon TL zarara indirebildi. Grupta başvurulan, Radikal-Referans birleşme operasyonu umulanı vermezken 50 dolayında gazeteciyi de işsiz bıraktı. Aydın Doğan, 2011 mesajında küçülerek yeniden yapılanacaklarını bildirdi. Doğan Grubu’nun bilançosundaki zarar diğer medya gruplarının pek çoğu için geçerli. Yani, medya, önceki yıllarda olduğu gibi, reklam gelirleri ile kavrulamadığı ölçüde zarar yazıyor ve bu açık, medyadan sağladıkları dışsal faydalar uğruna, zararı sineye çeken medya sahiplerinin diğer şirketlerinden karşılanıyor.
***
Medya, toplumdaki ayrışmanın, kutuplaşmanın ana yansıma alanı. 2010’da 12 Eylül referandumu ekseninde medyada ayrışma biraz daha derinleşti. AKP iktidarının yasamanın, yürütmenin yanında yargıyı da kontrolüne alma yönündeki otoriter eğilimlerine, AKP yandaşı, Fethullah Cemaati patronajındaki medyanın yanında, Doğan ve diğer “üçüncü medya” gruplarındaki AKP destekçisi yorumcuların verdiği destekle ayrışma , kutuplaşma hızlandı. 2010, kamu yayıncısı TRT ve Anadolu Ajansı’nın AKP iktidarının tamamen kontrolüne geçtiği bir yıl olarak tarihteki yerini aldı.
AKP’nin Doğan Grubu’nu, vergi cezaları ile sindirme çabaları şimdilik sonuç verirken medyada otokontrolün daha da boyutlandığı gözlerden kaçmıyor. Öte yandan, gazeteciler üzerindeki baskılar daha da arttı. TGS’nin belirlemelerine göre, tutuklu gazeteci sayısı 50’ye ulaşırken toplamda 100’den fazla gazeteci, hapis cezası tehdidi altında 2011’e girdi.
AKP iktidarı, 2010’da Anayasa referandumu ekseninde medyanın bir kısmını doğrudan araçsallaştırarak, bir kısmını da kuşatıp korkutarak, güdümünde tuttu. Genel seçim yılı 2011’de bu eğilimin pekişmesi beklenebilir ve yükselecek toplumsal çatışmanın en büyük mücadele arenalarından birinin yine medya alanı olacağı söylenebilir.