Mustafa Sönmez
24.07.2010, Cumartesi
Neoliberalizmin beylik uygulamalarından olan KİT’lerin, özelleştirmeler, kapatmalar, küçültmelerle, tasfiyesi serüveninde Türkiye 25 yılı geride bırakmış bulunuyor. IMF-Dünya Bankası direktifleriyle başlatılan KİT’lerin tasfiyesine Turgut Özal ilk hamleyi yaparken izleyen hükümetler uzunca süre yasal altyapıyı hazırlamakla vakit geçirdi. Esas tasfiye ise 2001 krizi sırasında Kemal Derviş yönetimindeki IMF programları ile gerçekleşti, hasat ise AKP iktidarına nasip oldu ve meyveler bu iktidar döneminde toplandı.
Dile kolay; bundan 25 yıl önce KİT’lerde 653 bin kişi çalışıyordu. Bugün ise sayı 184 bin ve bunların 60 bini de özelleştirme tezgahında, görücüye çıkarılmış 7 KİT’de çalışıyor. Demek ki, onların da tasfiyesi ile KİT çalışan sayısı 120 binlere inecek. Son 25 yılda KİT istihdamındaki azalıştan anlayın ki, ortada yüzde 75’e yakın tasfiye var!...KİT’lerin dörtte üçü tasfiye edilmiş.
Kaynak:Hazine Müsteşarlığı veri tabanı
Operasyonlar başladığında 653 bin kişinin çalıştığı 48 KİT vardı. Bugün 184 bin kişinin çalıştığı 29 KİT var. Bunların da 7’si özelleştirme tünelinde ve 60 bin kişi daha “özelleşecek”…1985’te KİT’lerin yarattığı katma değer, Türkiye milli gelirinin yüzde 6,3’ü idi. Bugün ise bu pay, yüzde 2’nin altında.
***
Kim ne derse desin, Türkiye’de KİT tasfiye sürecinde ekonomik rasyonellerden çok, ideolojik-politik saikler, neoliberal düsturlar etkili oldu. Körü körüne IMF-Dünya Bankası buyruklarına teslimiyet yaşandı. KİT’lerin düzeltilecek yanları yok muydu ? Elbette vardı. Nasıl olmasın; on yıllarca özel sermayeye ucuz girdi, kalifiye eleman sağlamakla işlevlendirilmiş, iktidardaki sağ partilerce arpalık olarak tepe tepe kullanılmış KİT’lerin tabi ki operasyona ihtiyacı vardı. Ama bu operasyonun ille de özelleştirme, tasfiye, kapama olması gerekmiyordu. Bugün o kuruluşlarda 500 bin daha az insan çalışıyor. Özelleştirmeler işsiz bıraktı, güvencesizleştirdi, sendikasızlaştırdı. KİT’lerde örgütlü Türk-İş’in şimdiki haline baksanıza..Neresinden tutsanız, elinizde kalıyor.
***
Türkiye şartlarında devlet müdahalesi, KİT yatırımcılığı, bir ihtiyaçtan doğdu 1930’larda . Kesinlikle bir ideolojik seçim değildi. Yeterli sermaye birikiminin olmadığı bir ülkede devlet kapitalizmine duyulan ihtiyaçla ilgiliydi. 1950’lerden 1980’lere gelinceye kadar da KİT’ler ihtiyaçtan varoldular. Kırda, Et Balık, SEK ile, yüksek teknolojide Erdemir, Pektim ile hep özel sektörün yetmediği alanlarda oldular, özel sermaye birikiminin kaldıraçları olarak kullanıldılar. Öte tarafta ise, bölgesel uçurumların açılmasını önlediler, işsizliğin patlamasına karşı sübap oldular, sendikal iklimin iyileşmesine katkıda bulundular. Daha birçok şey sayılabilir.
Tasfiye yerine, KİT’lerin birçoğu iyileştirilebilir, miyadı dolanlar kapatılır, ama günün ihtiyaçlarına göre çağdaş, teknolojik donanımlı, Türkiye’ye rekabet gücü sağlayacak, istihdam dostu yenileri açılabilirdi, ama yapılmadı. Özellikle 2000 sonrasının Derviş ve onu izleyen Erdoğan icraatlarında , IMF borçlarının da zorlamasıyla, büyük tasfiyeler gerçekleşti: Telekom, Tüpraş, PO, Petkim, Erdemir,Tekel… ardı ardına satıldı. Özellikle neoliberalizmde şampiyonluğu kimseye kaptırmayan AKP iktidarı, sağlanmış hukuki altyapının rüzgarıyla özelleştirmeleri şaha kaldırdı. 2002 sonunda 384 bin olan KİT istihdamı AKP’nin iktidarında 184 bine indi. Yani AKP, sadece kendi döneminde 200 bin KİT çalışanını tasfiye etti, 42 olan KİT sayısını 29’a indirdi. Bugün onların 7’si daha özelleştirme tezgahında 60 bin çalışanı ile…
***
Bu büyük tasfiyenin ardından CHP’nin KİT politikası tabi ki önemli. CHP, ne yapacak KİT’lerle ? Doğu-G.Doğu azgelişmişliğinde KİT’leri kullanacağını söylüyor, ama o kadar mı? Mali kural tartışmaları sırasında, bu neoliberal yaklaşıma sıcaklık, CHP’de bazı “Dervişgil eğilimler”in varlığının ilk işaretlerini verdi. Pek hayırlı bir yaklaşım olarak görünmedi bana. CHP, “devletçilik” ilkesine ne kadar bağlı olduğunu yüksek sesle ifade edip KİT’lerle ilgili politikasına açıklık getirmeli, sadece özelleştirmeler konusunda değil, yatırımcılıkta devletin yeri konusunda ne düşündüğünü kamuoyu ile paylaşmalıdır.