Mustafa Sönmez
09.04.2010, Cuma
Türkiye ekonomisinin yelkenleri dış kaynakla şişiyor; rüzgar esince büyüme yaşanıyor, rüzgar esmeyince tekne ilerlemiyor, büyüme düşüyor. Dış kaynağın üç biçimi var; borsaya, devlet kağıtlarına gelen sıcak para bunlardan birincisi, doğrudan yabancı sermaye ikincisi, dış kredi de üçüncüsü. Ekonominin yüzde 5 dolayında küçüldüğü 2009’da doğrudan yabancı sermaye girişi ile dış kredi akışı yavaşladı; sıcak para ise yılın ilk yarısında gerilerken, ikinci yarıda geri döndü. Böylece, dış yükümlülükler, daha çok sıcak para akışıyla, fazla sorun olmadan yerine getirildi. Ama bu, büyümeye geçiş halinde, sırttaki yükleri, özellikle dış borç yükünün ezici ağırlığını eksiltmiyor.
Dış borçların patlama yaptığı AKP iktidarında dış borç stoku, ulusal gelirin yüzde 43’üne çıkmış durumda. 2002 sonunda 130 milyar doları bulmayan dış borç stoku, 2009’u 271 milyar doları aşarak kapadı: Yani yüzde 110 artış!.... Bu oran 2005’te yüzde 35’e kadar gerilemişti. Bu dış borç yükünün artışında, özel kesim borçları başrolde. AKP iktidarının başında, yani 2002 sonunda özel sektör borcu üçte bir düzeydeydi, 2009 sonunda ise özel borç payı üçte ikiye yaklaştı. Neden ? Özel sektör, özellikle izlenen düşük kur politikasını ve dışarıdaki likidite bolluğunu fırsat bilip hızla dış kredi kullandı ve 2002 sonunda 43 milyar dolar olan dış borcu, 2009 sonunda 174 milyar doları aştı. Bu arada, 121 milyar doları bulan bu ek borçlanmanın, ağırlıkla finans, gayrimenkul, ticaret gibi sanayi dışı sektörler için; özelleştirmeler için yapılmış olması da çarpıcı bir boyut…
Kriz yılına girilirken, dış borçların çevrilememesi korkusu hakimdi. 2009’da, döviz şoku yaşansaydı, özel sektörün borçlarını çevirmesi çok zor olur ve ciddi çöküşler yaşanabilirdi. Korkulan olmadı. Kur, sakin sularda seyredince özel sektör de yılı kazasız belasız kapadı; borçları bir şekilde çevirdi. Özel sektörün borç stokunun yüzde 6 azaldığı anlaşılıyor. Yani özel sektör yeni dış kredi kullanamazken 10 milyar dolar kadar krediyi kapatmış görünüyor. Buna karşılık kamunun dış borç stokunun yüzde 7 artarak 83,5 milyar dolara çıktığı görülüyor. Ama 2009’u böyle geçirmek, gelecek için güvence mi? Sırtta 271 milyar dolarlık dış borç, az risk mi?
Bu arada, borçluların en büyük korkusu, döviz kurunun sıçraması. İhracatçılar gerçekçi kur politikası isterken, borçlular kurda mevcut seyirden yanalar. Çoğu, TÜSİAD bünyesindeki holding ve bankalardan oluşan bıçak sırtındaki döviz borçlular, AKP iktidarı döneminde yaşanabilecek bir istikrarsızlığın, bir kur şokunun altında kalmaktan korkarken iktidarla da iyi geçinmeye çalışıyorlar. Buna dış borç gebeliği de denebilir…
***
Dış borç stokunda yaşanan artışa paralel olarak Türkiye’nin dış borçlar için ödediği faiz ise her geçen gün artıyor. Türkiye ekonomisi dış borç faizi olarak yurt dışına önemli ölçüde kaynak aktarıyor. 2002 yılında 6,4 milyar dolar olan Türkiye’nin kamu ve özel sektör olarak dış borçları için alacaklılara ödediği faiz miktarı 2008’de 11,8 milyar dolara kadar yükseldi. 2009’da ise faiz miktarı 11 milyar doları geçti. Türkiye 2008 yılında ihracat gelirlerinin yüzde 9’u kadar dış borç faiz ödemesi yapmıştı. 2009’da bu bu oran yüzde 11’in üstüne çıktı. Türkiye, giderek daha fazla döviz gelirini dış borç ödemelerinde kullanmak zorunda kalıyor.
Dış borç kamburu, demoklesin kılıcı gibi sallanıyor…